
Kontrgerilla ordusu Türkiye içinde ve dışında pek çok yerde eğitim aldı.
Paramiliter eğitim merkezleri arasında Ankara, Bolu, Kayseri, İzmir yakınlarındaki Buca, Çanakkale ve 1974'ten sonra Kıbns'taki okullar bulunuyordu. Bolu'daki dağ komando su okulunda, Viyetnam savaşı hazırlıkları yürüten Yeşil Bereliler'le ABD Özel Kuvvetleri subayları kontrgrillayla birlikte eğitim aldılar. Bazı seçilmiş kontrgerilla askerleri ABD 'ye giderek Amerika Okulu 'nda (School of Amerika -SOA) eğitimden geçtiler. 1946'da Panama'da açılan 'Özel Kuvvetler ve teröristlerin eğitim merkezi SOA 1984'te Atalanta'nın 85 mil güneyinde bulunan Georgia'daki ABD Ordusu Fort Benning'e taşındı. Gölge askerlerin yanı sıra yaklaşık 60 bin Latin Amerikalı eri de eğitimden geçiren okul, şiddet üretim merkezi olarak dünya çapında ün kazandı.SOA'da üç yıl eğitim veren ABD'li Binbaşı Joseph Blair sonraları o yılları pişmanlıkla anacaktı: "Erlere insanları yakalayıp bir otobüsün arkasına atabilecekleri ve kafalarının arkasından vurabilecekleri öğretiliyordu."
Avrupa'dan SOA'ya gelen gizli askerler eğitim sırasında ideolojik propaganda çalışmasına da tabi tutuluyordu. Gizli ordu araştırmacısı Çelik, gizli askerlere "komünistIerin saldırganlık ve yıkıcı faaliyetlerini tanıtan filmler" gösterildiğini belirtiyor. ABD'deki SOA terör eğitim merkezinin, öğretilen metotlar açısından, Usame Bin Ladin'in Afganistan'daki El-Kaide terör eğitim merkezleriyle birebir aynı olduğu belirtilerek, "Yeşil Bereliler komutasında Meksika sınırındaki Matamoros'ta patlayıcı kullanımını öğreniyorlardı; onlara birini sessizce nasıl öldürecekleri, bıçaklayacakları ya da boğacakları öğretiliyor" deniliyordu.
Eğitim talimnameleri arasında, Pentagon gizli servisi DIA'da görevli terörizm uzmanları tarafından yazılan ve çeşitli dillere çevrilen ünlü Sahra Talimnamesi 30-31 ile ekleri FM 30-31 A ve FM 30-31 B'de bulunmaktaydı.39*
Yaklaşık 140 sayfalık talimnamede sabotaj,bombalama, öldürme, işkence, terör ve sahte seçim alalarında yürütülebilecek faaliyetlerle ilgili kesin dille yazılmış tavsiyeler bulunuyordu.
FM 30-31 'de bulunan belki de en dikkat çekici tavsiyede, gizli askerlerden barış zamanlarında şiddet eylemleri gerçek
leştirip suçu komünist düşmanın üzerine atarak korku ve alarm durumu yaratmaları isteniyordu.
Talimname gizli askerlere, alternatif bir yol da gösteriyordu; sol hareketlerin içine sızılarak şiddet eylemlerini bizzat onların gerçekleştirmesi de sağlanabilirdi.
Talimnamede, bu tür yanlış yönlendirme operasyonlarına ihtiyaç duyulacak ortam "Ev Sahibi Hükümetleri 'nin komünist yıkıcı faaliyetler karşısında edilgenlik ya da kararsızlık gösterdiği ve yeterince hızlı davranmadıklarma ABD gizli servisleri tarafından kanaat getirilen zamanlar da olabilir" cümlesiyle tanımlanıyordu.
"ABD ordusu istihbaratı, gerek ev sahibi ülke hükümetini gerekse halkını, ayaklanma tehlikesinin gerçekliği konusundaikna edecek özel operasyonlar yürütme kabiliyetine sahip olmalıdır.
Bu hedefe ulaşmak amacıyla ABD ordusu istihbaratı,özel olarak görevlendirilmiş ajanlar vasıtasıyla isyancı harekin bizzat içine girmeli, bu ajanların görevi isyancıların en radikal ögeleri arasından seçilmiş özel faaliyet grupları oluşmak olmalıdır." Düşman hareketine sızan ajanlar daha sonra şiddet eylemlerine ağırlık verecek, bu da düzenli kuvvetler vekontrgerillanın harekete geçmesine neden olacaktı. "İsyancılarn liderliğine ajan sokma başarısı gösterilemiyorsa, yukarıda belirtilen hedeflere ulaşmak amacıyla aşırı solcu örgütleri gerçekleştirilecek faaliyete alet etmek de faydalı olabilir.
FM 30.231' de Pentagon bağinın hiçbir koşul altında açığaçıkmaması gerektiği özellikle ve açıkça vurgulanıyordu:
Bu özeloperasyonlar sırasında katı gizlilik kuralları uygulanması şarttı..
ABD ordusunun söz konusu müttefık ülke iç işlerine müdahalesinden sadece ve sadece devrimci ayaklanmaya karşı faaliyet gösteren kimseler haberdar olmalıdır.
ABD askeri kuvvetlerinin müdahalesinin daha derinlere uzandığı gerçeği hiçbir koşul altında ortaya çıkmamalıdır.
PM 30-31 ve eklerindeki 'gereken kadarını bil' ilkesi, talimnamelerin kopyalarının "sadece dağıtım listesinde adları belirtilen insanlarla sınırlı tutulması" katı koşulunu zorunlu kılıyordu. En iyisi yazılı hiçbir delil bırakmamaktL "Mümkün olduğu sürece, bu ekte belirtilen detaylı bilgiler sözlü olarak aktarılmalıdır. Bunun son derece hassas bir konu olduğu vurgulanmalıdır."
Ancak hiçbir sır sonsuza kadar sır olarak kalamaz ..
1973 'te Barış gazetesi Türk toplumunu felce uğratan esrarengiz şiddet olaylanın ve vahşetin ortasında PM 30-31 talimnamelerini yayınlayacağını duyurdu. Ancak gizli talimnameyi ele geçiren Barış muhabiri ortadan kayboldu ve bir daha kendisinden haber alınamad. İki yıl soma Talat Turhan, var olan açık tehlikeye karşın çok gizli PM 30-31 'in Türkçe çevirisini yımladı; ardından ABD'nin bu terör talimnamesi İspanya ve İtalya'da da yayımlandı43*
Gizli NATO ordularının tüm Avrupa'da açığa çıkartılması sonrası, araştırmacılar FM 30-31 ile gölge ordular arasındaki doğrudan bağ üzerinde çalışmaya başladI.
Allan Francovich,BBC için hazırladığİ Gladyo belgeselinde üst düzey ABD'li yetkililere PM 30-31 B 'nin bir kopyasını gösterdi. 1960'lı yıllarda CIA İstihbarat Başkan yardımcılığı görevinde bulunan Ray Cline, "bu güvenilir birbelgedir" sözleriyle belgenin varlığını teyit ediyordu.
1973'ten 1976'ya kadar CIA şefliğini yürüten ve Gladyo Operasyonu'yla hem genel anlamda hem de ülkesel bazda içli dışlı olan William Colby, kamera karşısında ülkesinin karanlık yüzüyle karşı karşıya gelmekten kaçınarak "hiç duymadım" demekle yetiniyordu. CIA propaganda uzmam Michael Ledeen de hassas belgeyi reddedenler arasındaydı ve bu bir Sovyet oyunu olduğunu iddia ediyordu.
Öte yandan İtalyan Özgür Masonlar örgütü üyesi ve antikomünist P2 lideri Licio Gelli, Francovich' e dürüstçe bir açıklamada bulunuyordu: "Bunu bana CIA vermişti."
12 Mart 1971' de Türk ordusunun sağ kanadı bir muhtıra yayınlayarak İkinci Dünya Savaşı sonrası ülkedeki ikinci askeri darbeyi gerçekleştirdi ve ardından Türkiye'de cumhuriyet tarihinin o zamana kadar gördüğü en zorba döneme girildi. Darbeyi izleyen on yıla, ordu ve politik sağ koruması altındaki kontrgerilla, Bozkurtlar ve MİT'in sol siyaseti bitirme girişimiyle başlattığı aşırı şiddetli çarpışmalar damgasını vurdu ve ülke resmen bir iç savaşın eşiğine geldi. Tahmini rekamlara göre, 1970'lerdeki terör olaylarında, çoğunluğu sağcı komandolar tarafından düzenlenen terör saldırıları ve cİnayetler sonucu ölenlerin sayısı 5 bin civarındaydı. 1978 yılına ilişkin bir istatistiğe göre, o yıl 3 bin 319 faşist saldırı gerçekleştirildi; bu saldırılarda 831 kişi öldürüldü, 3 bin 121 kişi Yaralandı.
İzlemciler, Hava Kuvvetleri'nin 1971 darbesi öncesi ve dokuz yıl somaki üçüncü darbe öncesi Washington' a bir temsilci gönderdiğini kaydediyor. 1971 darbesi arefesinde Have. Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, 1980 darbesi arefesin de Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya Washington'a birer ziyaret gerçekleştirmişti.
Dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil (1965- 1971 ve 1975-1978 yıllan arası bu görevde bulundu), daha sonlaraları darbeyi şöyle tanımlayacaktı:
"12 Mart'ta CIA vardır. Büyük ölçüde vardır ... 12 Mart'haşhaş vardır.
CIA, Papadopulos'da vardır. CIA, Gizikis'de vardır. CIA'nın nasıl hareket edeceği tahmin edilemez.
Türkiye, kendi istihbarat gücünü kuvvetlendirrnek için, İsrail istihbaratı ile, Amerikan istihbaratı ile, İran istihbaratı ile daimi ve organik münasebetler içindedir. Bunlar, gizli gizli her sene kendi şefleriyle toplanırlar. Washington'da, Tahran' da, Telaviv' de (istihbarat) mübadelesi yaparlar. Organik bağları bulunmayan, fakat inandıklan başka istihbarat örügitlerinden de istişari mütalaa alırlar. Şimdi, istihbaratçılar Amerikalılar 'la organik münasebetler içinde olduğuna göre, Amerikalı, 'şu adam benim adamım, şunu yerleştirelim solcuların arasına' diye rahatça işbirliği yapabilir.
İstihbaratçılık alanında bu iş rahat yapılabilir. Sonra, hiçbir istihbaratçı, herhangi bir haberi her yere götürmez. Dışişleri Bakanına başka söyler, Devlet Reisi'ne başka söyler, Genelkurmay Başkanına başka söyler.
İstihbarat bünyesindeki profesyonel dejenerans, her hareketin tesiri altındadır. İstihbaratçı, kendi gözünde çok mühim adamdır. Herkesten çok mühimdir... Her şeye de kadirdir. Bu kompleks istihbarat işiyle uğraşanların hepsine, en başından kahvecisine kadar aynıdır. Onun için Dışişleri Bakanıyken, istihbaratçıların, Bakan ve Genel sekreter dışındaki Dışişleri memurlarıyla temas etmesini men etmiştim. Şimdi nasıl yapar CIA?
CIA yapar, organik bağlarıyla yapar. Sözünü ettiğim psikoloji vardır istihbaratçıarasında. Benim istihbarat şefim, kendisi farkında bile olmadan CIA benim altımı oyar. Elinde imkan var adamın.Onun için hiç şaşmam, aramam da, bulamam ki; nasıl yaptı, bulamam ...
Emekli Albay Talat Turhan, Özel Harp Dairesi kontrgerilla ve MİT'in Birleşik Devletler katkısıyla kurulmasına dikkat çekiyor; bu yapıların üyelerinin FM 30-31doğrultusunda eğitimden geçirildiğini de vurgulayarak, ABD'yi 1970'lerde Türkiye'yi kıskacına alan zorbalığı körüklemekle suçluyordu. Turhan, "Kanımca çoğunluğu anayasa ve yasalarla bağdaşmayan bu yönergede işaret edilen öneriler 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin ardından neredeyse tamamen yürürlüğe konmuştur" eleştirisini getiriyor ve devam ediyordu: "Yönergeler anayasamızla çelişmektedir ve Amerikan gizli servisinin ülke iç işlerine müdahale ettiği açıkça kanıtlamaktadır.
Kontrgerilla gölge ordusu operasyonlarını yaygınlaştırdığı da, hükümeti 1973 'te devralan Başbakan Bülent Ecevit kendi ifadesiyle "tamamen tesadüf eseri" gizli kuvvetten haberdar edildi.
Ecevit daha sonraları, 1974'te dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar'ın, ABD desteğinin kesilmesi nedeniyle, "acil bir ihtiyaç için Başbakanlık'ın örtülü ödeneğinden bir kaç milyon dolar istemesiyle" başlayan ve kendisini "dehşete düşüren" bilgilendirilme sürecini şöyle aktaracaktı:
"O yıllarda milyonlar büyük paraydı ve benden istene miktar da örtülü ödenekteki paranın tümüne yakındı. .. Genelkurmay'dan bu paranın ne amaçla istendiğini sormak zorunda kaldım. 'Özel Harp Dairesi için istiyoruz' yanıtı geldi.
"Öyle bir resmi dairenin, o zamana kadar adını bile duy mamıştım... 'Şimdiye kadar bu dairenin giderleri nereden karşılanıyordu?' diye sordum. O zamana kadar bu dairenin tüm giderlerini bir gizli ödenekle ABD'nin karşıladığı; ancak artıkABD'nin bu parasal katkıyı kestiği, o nedenle başbakanlığın örtülü ödeneğinden para istemek zorunda kalındığı bana bildirildi. .. Özel Harp Dairesi'nin nerede bulunduğunu sordum. 'Amerikan Askeri Yardım Heyeti ile aynı binada' yanıtını aldım ...
Aldığı yanıt nedeniyle "hayrete düşen ve kaygılanan" Ecevit, ordudan söz konusu dairenin işlevleri ve kuruluş biçimi hakkında bilgi istemiş, bunun üzerine kendisine bir brifıng verilmişti. "Özsunuş (brifing) toplantısına rahmetli Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık'la birlikte katıldım. Bilgi vermek üzere de rahmetli Genelkurmay başkanı Semih Sancar'la, o sırada Özel Harp Dairesi Başkanı olduğunu öğrendiğim General Kemal Yamak ve bir-iki subay katıldı."
Ecevit brifingde anlatılanları özetle şöyle aktarıyordu; "Özel Harp Dairesi, Türkiye'nin veya bir kısım topraklarımızın düşman istilasına uğraması' durumunda, istilacılara karşı gerilla yöntemleriyle ve her türlü yeraltı etkinliğiyle mücadeleye hazırlanmak üzere kurulmuştu.
"Adları gizli tutulan bazı 'vatansever gönüllüler' de Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısı olarak çalışmak üzere ömür
boyu görevlendirilmişlerdi. Gereğinde bu gönüllü sivil vatanseverlerin kullanmaları için de, Türkiye'nin bazı yerlerinde gizli silah depoları oluşturulmuştu."
"Brifingde verilen bilgiler çok gizli olduğu için; o acı devlet sırrını bir zehir gibi içimde saklamak zorunda kaldım" diyen Ecevit'in kaygılarının ne kadar doğru olduğu zamanla ortaya çıkacaktı. 1977 yılında Türkiye' de büyük bir katliam yaşandı. 1970'lerin terör yılları boyunca Türkiye'deki işçi sendikaları konfederasyonları uluslararası işçi günü 1 Mayıs 'ta Taksim Meydanı'nda büyük eylemler gerçekleştirmişlerdi.
1976'da süregelen ve artan terör olaylarına karşın eyleme 100 bin kişi katılmış ve barşçıl bir gösteri yapılrmştı. 1977' de ise meydanı 500 bini aşkın eylemci doldurmuştu. Dehşet saatleri gün batımında, konuşmacıların bulunduğu platforma, meydana hakim konumda bulunan Sular İdaresi'nin duvarları üzerinde ve İntercontinental Otel'in çatısında mevzilenmiş meçhul kişiler tarafından kalabalığa ateş açılmasıyla başladı.
Kabalık panikledi ve yaşanan olaylarda otuz sekiz kişi öldü yüzlerce insan yaralandı. Silah atışı 20 dakika boyunca devam etmiş, ancak alanda bulunan bir kaç bin polisten hiç biri müdahale etmemişti.
CIA istasyon şefi Clarridge'le "kardeşten öte" bir ilişkisi olan Türk CIA ajanı Hiram Abbas 1 Mayıs katliamında bizzat yer almıştı.51*
İntercontinental Otel, Şili'de 1973'te Alende hükümetine karşı girişilen darbenin de finansörlerinden olan ITT grubuna aitti. 1 Mayıs'tan üç gün önce otelin tüm müşterileri boşaltılmış ve yeni rezervasyonlar kabul edilmemişti.
1 Mayıs günü otele yabancı bir grup geldi. Katliamdan otel başka bir şirket tarafından satın alınarak ismi "The Mamara"olarak değiştirildi. Soruşturma sırasında, video ve ses kayıtları birdenbire ortadan kayboldu.
O sırada Başbakanlık koltuğunu Süleyman Demirel'e devretmişolan ve ana muhalefet partisi lideri olarak mecliste bulunan Bülent Eevit katliamın hemen ardından Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ü ziyaret ederek kendisine Özel Harp Dairesi'yle ilgili bilgileri aktarmış ve terör eyleminde gerillanın parmağı olduğundan şüphelendiğini bildirmişti.
Korutürk meseleyi Başbakan Süleyman Demirel'e açmış.Ancak Demirel iddiayı ciddiye almadığı gibi "büyük bir tepki de göstermişti."
1978' de yeniden başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra da Özel Harp Dairesi 'nin "sivil uzantısı ve gizli silah depola rının" izini sürmeye devam eden Ecevit, kuşkularını doğrulayan bir anıyı da aktarıyordu: "1978-1979'daki Başbakanlığım sırasında bir Doğu ilçemizi ziyaret ederken, oradaki Askeri birliğin komutanı olan generalle görüşüyordum. Kendisinin bir ara Özel Harp Dairesi'nde çalışmış olduğunu öğrenince, kuşkularımı belirterek, kendisinden bilgi almaya çalıştım. Generalin kuşkularımı yersiz bulması üzerine bir soru yönelttim: 'Farzımuhal, bu ilçedeki Milliyetçi Hareket Partisi(MHP) Başkanı aynı zamanda Özel Harp Dairesi'nin sivil uzantısındaki gizli elemanlardan biri olamaz mı?General, 'Evet öyledir, ama kendisi çok güvenilir vatansever bir arkadaşımızdır' yanıtını verdi."
Aynı dönemde Albay Türkeş'in sağcı partisi MHP, kontrgerilla, Özel Harp Dairesi ve terör olayları arasındaki baglantıyı araştırmaya başlayan bir isim daha vardı: Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz.
Araştırma sonrası hazırladığı nihai raporda Öz, "Bütün bu çalışmalar içinde askeri ve sivil güvenlik güçleri vardır. Kontrgerilla, Genel Kurmay Harp Dairesi'ne bağlıdır" diyor ve ekliyordu: "Kontrgerilla il ve ilçelerde, seferberlik işlemini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok, aşamalı eğitimden geçen astsubaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içinde Mit elemanları ve 1. şube görevlileri kullanılmaktadır.
"Her iki kesimin de "Gerillaya karşı eğitim, ideolojik eğitim ve halk içinde gelişme ve halktan kadrolar oluşturma eğitiminden" geçirildiğini belirten Öz, "goşist sol hareketleri de bunların yönlendirdiğinden, ardından bunlara karşı savaşım vererek tabanı kazandıklarından ve demokrasi karşıtı eğilimleri geliştirip örgütlediklerinden" kuşku duyduğunu vurguluyordu. Öz devamla "Bütün bu çalışmalar, siyasal planda MHP ve onun kadrolarınca yönetilmektedir" diyordu.
Doğan Öz raporda, söz konusu karmaşık yapılanmanın geniş halk kitleleri içindeki örgütlenme biçimine ilişkin bulgulara da yer veriyordu:
"Geniş halk kitlelerine girmeyi de AP'nin şemsiyesi altında MHP ve onun yan örgütleri olan Ülkü Ocakları, Ülkü-Bir ,Ülkücü Teknik Elemanlar, İşçi Sendikaları (MİSK), bazı işveren kuruluşları ve esnaf dernekleriyle gerçekleştirme çalışmaları içinde görünmektedirler.
Ortaöğretim kurumları, yüksek öğretim kurumları, yurtlar, işyerleri gibi kurum ve kuruluşlarda, gizli örgütlerce yönlendirilenler OBA-OCAK-SANCAK gibi hiyerarşik örgüt yapısıyla çavuştan başlayarak Albaylığa kadar rütbeli biçimde etkinlik göstermektedirler. Legal yan kuruluşlarda başarılı görülenler illegal çalışmalara yönelmektedirler. Bunlar bu işi aynı zamanda 10 bin Türk Lirasından başlayarak ayda 30-40 bin Türk Lirası'na varan aylık ücretler karşılığında yapmaktadırlar."
Öz devamla bu ücretlerin karşılanmasını sağlayan malikaynakları sıralıyordu:
-a. Okul ve yurtlardaki öğrencilerden alınan ayda 50 TL lik ödentilerle bağışlar,
-b. Mahalle esnafından ve küçük zanaatkarlardan alınan bağış ve ödentiler,
-c. İşe yerleştirilenlerden alınan rüşvetler ya da maaşın belli miktarı,
-d.Mahalle arasında evlerden toplanan bağışlar.
-e.Devlet ihalelerinden alınan yüzdeler,
-f.Silah, afyon kaçakçılığı ile beyaz kadın ticaretinden vurulan vurgunlar,
-h.Bazı iş çevrelerinden alınan bağışlar,
-i.CIA, AID ve SAVAK gibi kuruluşlardan yapılan desteklemeler. (Sol dergisinden alıntı.Mart 2005
Bu çok gizli sırrı açığa çıkartan Savcı Doğan Öz, 24 Mart 1978' de uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi.
Katili ülkücü İbrahim Çiftçi 'nin yargılanması tam yedi yıl sürdü ve bu süre içinde Ankara Sıkıyönetim 1 No'lu Askeri Mahkemesi dört kez Çiftçi'ye oybirliği ile ölüm cezası verdi. Karar her defasında Askeri Yargıtay tarafından bozuldu. Yerel mahkeme son kararda şu kaydı düşerek davayı kapattı: "Sanık İbrahim Çiftçi'nin ... Doğan Öz'ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüştür.
Ancak Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararları mahkememizi bağlayıcı nitelikte bulunduğundan ... sırf bu hukuki zorunluluk nedeniyle sanık İbrahim Çiftçi'nin beraatine ... karar verilmiştir.
İbrahim Çiftçi' Avukatı tüm yargılama boyunca müvekkilinin "normal" Vatandaş olmadığını dile getiriyordu. Serbest bırakılan ÇİftÇi son olarak 1997 yılında MHP genel başkanlığına adaylığını koydu.
1970'lerde kontrgerillanın bilinen en kötü üne sahip üyesi ise Bozkurtçu Abdullah Çatlı' dır. |